b ) Roma
c) Kudüs
d) Antakya
Cevap Antakya : Antakya - Herod Caddesi
Roma ve Grek tanrılarının yanında, aynı zamanda tek tanrılı dinleri de yaşayan Antakya halkı, zevkine, yemesine içmesine de çok düşkün bir halktı. Akdeniz'in en doğu köşesinde Orentes aklancası boyunca ( şimdiki Asi Nehri ) yer alan Antakya, ticaret ve eğlence merkezi idi. Başta ünlü komutanlar ve impratorlar olmak üzere, Romalı zenginlerin eğlence yeri seçtiği kent, büyük yatırımlar sonrası nüfusu 6 – 7 yüzbini bulan, ünlü Antakya Akademisi ile, Dünya' nın sayılı ilk üç kentinden biri durumuna gelmişti.
Kenti bir baştan bir başa kesen ünlü Herod Caddesi, şimdiki Kurtuluş Caddesi'nin ilk adı idi. Her iki yanı Antakyalı yontucuların yaptıkları heykeller ile süslü cadde, Tetrapil denilen dört ayaküstüne oturtulmuş Apollon heykeli' nin bulunduğu yerde son bulur. Bu Caddenin diğer ucu Defne yoluna ulaşır.
Herod Caddesi iki tarafı kemerli saçaklarla, güneşe ve yağmura karşı korunmaya alınmıştır. Cadde sağlı sollu sıralanmış alışveriş dükkânları, şaraphaneler, aşevleri, çalgılı eğlence yerleri, hokkabazlıkların ve tiyatro oyunlarının sergilendiği sahnelerle donatılmıştır. Ayrıca hanlar ve günümüz otellerini andıran yeme, içme, yatım yerleri sıralanmıştır. Caddede, özellikle yaz aylarında öğle güneşi kırılınca, kadınlı erkekli Antakya halkı süslenmiş püslenmiş olarak, temiz giysileri içinde boy göstermeye başlarlar. İnsanların çoğu terleyip kötü kokmasınlar diye koltuk altlarına, kapalı yerlerine defne yağı sürerler. Bu Cadde sadece Antakyalıların değildir. Başta çevre yerleşim yerlerinden olmak üzere, Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen eğlence düşkünü insanlar, özellikle Roma ve Bizanslı zenginler, Herod Caddesi'nin sürekli görülen tipleridir. Bir başka deyimli Anadolu' nun ilk turizm kenti Antakya olmaktadır.
Akşama doğru karanlık yoğunlaşmadan, kentçe görevli şamdancılar, Cadde' nin iki tarafına yerleştirilmiş zeytinyağı çıralarını temizlemeye ve yakmaya başlarlar. Çünkü kentin çevresi zeytinliklerle doludur ve zeytinyağı bol ve ucuzdur. Zeytinyağı üretimi ve tüketimi ciddi bir biçimde organize edilmiştir. Bilhassa zeytinyağının yemeklerde kullanılması çok yaygındır. (Bu durum günümüzde de sürmektedir.) Herod Caddesi aydınlatılınca (ki bu Dünyada aydınlatılan ilk caddedir.) gece hayatı başlar. Aşk avcısı yosma kadınlar, salına salına dolaşmaya başlarlar, sağa sola göz süzer, kalça kıvırırlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu yosmalara, süslü oğlanlar da katılır. Meyhanelerin açık pencerelerinden yükselen çalgı sesleri, yatakçıl kahkahalara karışır. Gece yoğunlaştıkça Herod Caddesi sarhoştur, şaraplıdır, şarkılıdır, şiirlidir, aşklıdır, rakslıdır... Antakya yoğun yaşamlardadır; çok yoğun...
Bir şiirimle yazımı bitirmek istiyorum.
HEROD CADDESİ’NİN YEDİ RENGİ
-Eski Antakya’da Dünya’nın ilk ışıklı caddesi -
KIRMIZI – Aşkın gizli sesi
İkindi güneşi kırılınca
Büyümeye başlar El-Mina’ nın dalgaları,
Kısraklanır ıslak yeleli Hıdır denizi...
Kişnemesi uslanmaz bir sevdanın habercisi
Orontes’i yalaya yalaya gelen nemli rüzgar
Göbek sıcağını günahlar öğle uykusundaki kentin,
Terli koltuk altlarını yıkarlar hasırcı kızlar.
TURUNCU – Aşkın akşam sesi
Akşamın sesiyle kapanır dört yönde dört demir kapı
Göz göz birer pusu Silpiyüs surlarının mazgalları;
Oyununa başlar çıracıların tutuşturduğu bakır şamdanlar,
Işık saçlı bir yosmaya döner Herod Caddesi...
Havada inceden inceye yanık zeytinyağı kokusu
Defne kokulu gülüşlerine karışır yeni – yetmelerin,
Piyasa vakti göz-öpüşü içinde kan Dörtayak boyunca.
SARI - Aşkın şarap sesi
Amanos Dağları’nın güneşaltı-bağ üzümleri
Mor-karası Saray şaraplarına mayalı,
Yatakçıl sarhoşluklara adanır azı da çoğu da...
Meyhane çığırtkanları akşamı hazırlarlar kaçamaklara,
Uzun gülüşlü uzun öpüşlü uzun yatışlı uzun sofralarda;
Ayakları halhallı diri karınlı kurbat kadınları,
Bir sikkeye dön ha dön iblis ıslıklı oynak çalgılarda.
YEŞİL – Aşkın yıldız sesi
Gecenin en hayâsız dudaklarında durur zaman
Daha da tenhalaşır Herod Caddesi’nin yeminsiz nefesi,
Gözleri koyu sürmeli kırıtkan oğlanlar çıkar ortaya
Kendi şırıltısı içinde kurbağalı Parmenius Deresi...
Açık saçık fısıltılar sarar Harabarası’nın asma haymelerini
Yaşı belirsiz bir yıldız bir başka yıldıza ağar,
Bilinmez hangi beden hangi bedeni sarmalar.
MAVİ – Aşkın su sesi
Defne ağaçlarından parça parça dökülen güneş
Toprakların su dilli yosun kaplı aşklarına karışır...
İpek harmaniyeli mirasyedi Daphne kadınları
Kınalı ayaklarını yıkarlar çağıltılı soğuk sularda,
Çapkınca göz kırparlar Herkül omuzlu disk atıcılarına
Olimpiyat idmanlarından yorgun düşse de çoğu
Sevişken birer aygıra dönerler geceleri.
LACİVERT – Aşkın dua sesi
Hangi tanrılar yerin hangi tanrılar göğün
Günden güne büyür Ulu Zeus’un zina çocukları,
Haron Kayalığı’na giden yollarda kanlar görürsün
Belki eski bir ihanetin öcü alınmıştır gizlice...
Dualara sığmayan curcunalı bir zaman içre
Ağıtlar karışmıştır sarhoş Baküs’ün sarhoş şarkılarına
Anıları Roma hamamlarının suskun göbek-taşlarında.
MOR – Aşkın zaman sesi
Şimdi nerde Antiokhos’ un zırhlı askerleri,
Nerde filozofların peşine düşen varlıklı gençler;
Nehir kıyısındaki yazlık çimme bahçelerinde
Sofralardan hiç eksilmeyen küflü çökelek, cevizli-biber
Binbir derde deva zeytinyağlı, narekşili zahter ezmesi...
Bir düğün alayının zilli dümbekli şamatası içinde
Unutulmuş kaderini yaşar Herod Caddesi.
Kenti bir baştan bir başa kesen ünlü Herod Caddesi, şimdiki Kurtuluş Caddesi'nin ilk adı idi. Her iki yanı Antakyalı yontucuların yaptıkları heykeller ile süslü cadde, Tetrapil denilen dört ayaküstüne oturtulmuş Apollon heykeli' nin bulunduğu yerde son bulur. Bu Caddenin diğer ucu Defne yoluna ulaşır.
Herod Caddesi iki tarafı kemerli saçaklarla, güneşe ve yağmura karşı korunmaya alınmıştır. Cadde sağlı sollu sıralanmış alışveriş dükkânları, şaraphaneler, aşevleri, çalgılı eğlence yerleri, hokkabazlıkların ve tiyatro oyunlarının sergilendiği sahnelerle donatılmıştır. Ayrıca hanlar ve günümüz otellerini andıran yeme, içme, yatım yerleri sıralanmıştır. Caddede, özellikle yaz aylarında öğle güneşi kırılınca, kadınlı erkekli Antakya halkı süslenmiş püslenmiş olarak, temiz giysileri içinde boy göstermeye başlarlar. İnsanların çoğu terleyip kötü kokmasınlar diye koltuk altlarına, kapalı yerlerine defne yağı sürerler. Bu Cadde sadece Antakyalıların değildir. Başta çevre yerleşim yerlerinden olmak üzere, Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen eğlence düşkünü insanlar, özellikle Roma ve Bizanslı zenginler, Herod Caddesi'nin sürekli görülen tipleridir. Bir başka deyimli Anadolu' nun ilk turizm kenti Antakya olmaktadır.
Akşama doğru karanlık yoğunlaşmadan, kentçe görevli şamdancılar, Cadde' nin iki tarafına yerleştirilmiş zeytinyağı çıralarını temizlemeye ve yakmaya başlarlar. Çünkü kentin çevresi zeytinliklerle doludur ve zeytinyağı bol ve ucuzdur. Zeytinyağı üretimi ve tüketimi ciddi bir biçimde organize edilmiştir. Bilhassa zeytinyağının yemeklerde kullanılması çok yaygındır. (Bu durum günümüzde de sürmektedir.) Herod Caddesi aydınlatılınca (ki bu Dünyada aydınlatılan ilk caddedir.) gece hayatı başlar. Aşk avcısı yosma kadınlar, salına salına dolaşmaya başlarlar, sağa sola göz süzer, kalça kıvırırlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu yosmalara, süslü oğlanlar da katılır. Meyhanelerin açık pencerelerinden yükselen çalgı sesleri, yatakçıl kahkahalara karışır. Gece yoğunlaştıkça Herod Caddesi sarhoştur, şaraplıdır, şarkılıdır, şiirlidir, aşklıdır, rakslıdır... Antakya yoğun yaşamlardadır; çok yoğun...
Bir şiirimle yazımı bitirmek istiyorum.
HEROD CADDESİ’NİN YEDİ RENGİ
-Eski Antakya’da Dünya’nın ilk ışıklı caddesi -
KIRMIZI – Aşkın gizli sesi
İkindi güneşi kırılınca
Büyümeye başlar El-Mina’ nın dalgaları,
Kısraklanır ıslak yeleli Hıdır denizi...
Kişnemesi uslanmaz bir sevdanın habercisi
Orontes’i yalaya yalaya gelen nemli rüzgar
Göbek sıcağını günahlar öğle uykusundaki kentin,
Terli koltuk altlarını yıkarlar hasırcı kızlar.
TURUNCU – Aşkın akşam sesi
Akşamın sesiyle kapanır dört yönde dört demir kapı
Göz göz birer pusu Silpiyüs surlarının mazgalları;
Oyununa başlar çıracıların tutuşturduğu bakır şamdanlar,
Işık saçlı bir yosmaya döner Herod Caddesi...
Havada inceden inceye yanık zeytinyağı kokusu
Defne kokulu gülüşlerine karışır yeni – yetmelerin,
Piyasa vakti göz-öpüşü içinde kan Dörtayak boyunca.
SARI - Aşkın şarap sesi
Amanos Dağları’nın güneşaltı-bağ üzümleri
Mor-karası Saray şaraplarına mayalı,
Yatakçıl sarhoşluklara adanır azı da çoğu da...
Meyhane çığırtkanları akşamı hazırlarlar kaçamaklara,
Uzun gülüşlü uzun öpüşlü uzun yatışlı uzun sofralarda;
Ayakları halhallı diri karınlı kurbat kadınları,
Bir sikkeye dön ha dön iblis ıslıklı oynak çalgılarda.
YEŞİL – Aşkın yıldız sesi
Gecenin en hayâsız dudaklarında durur zaman
Daha da tenhalaşır Herod Caddesi’nin yeminsiz nefesi,
Gözleri koyu sürmeli kırıtkan oğlanlar çıkar ortaya
Kendi şırıltısı içinde kurbağalı Parmenius Deresi...
Açık saçık fısıltılar sarar Harabarası’nın asma haymelerini
Yaşı belirsiz bir yıldız bir başka yıldıza ağar,
Bilinmez hangi beden hangi bedeni sarmalar.
MAVİ – Aşkın su sesi
Defne ağaçlarından parça parça dökülen güneş
Toprakların su dilli yosun kaplı aşklarına karışır...
İpek harmaniyeli mirasyedi Daphne kadınları
Kınalı ayaklarını yıkarlar çağıltılı soğuk sularda,
Çapkınca göz kırparlar Herkül omuzlu disk atıcılarına
Olimpiyat idmanlarından yorgun düşse de çoğu
Sevişken birer aygıra dönerler geceleri.
LACİVERT – Aşkın dua sesi
Hangi tanrılar yerin hangi tanrılar göğün
Günden güne büyür Ulu Zeus’un zina çocukları,
Haron Kayalığı’na giden yollarda kanlar görürsün
Belki eski bir ihanetin öcü alınmıştır gizlice...
Dualara sığmayan curcunalı bir zaman içre
Ağıtlar karışmıştır sarhoş Baküs’ün sarhoş şarkılarına
Anıları Roma hamamlarının suskun göbek-taşlarında.
MOR – Aşkın zaman sesi
Şimdi nerde Antiokhos’ un zırhlı askerleri,
Nerde filozofların peşine düşen varlıklı gençler;
Nehir kıyısındaki yazlık çimme bahçelerinde
Sofralardan hiç eksilmeyen küflü çökelek, cevizli-biber
Binbir derde deva zeytinyağlı, narekşili zahter ezmesi...
Bir düğün alayının zilli dümbekli şamatası içinde
Unutulmuş kaderini yaşar Herod Caddesi.